Numara taşınabilirliği

GSM operatörleri arasında rekabet büyük oranda tarifeler, hizmet kalitesi ve servis çeşitliliği başlıklarında yaşanıyor. Ardından müşteri hizmetleri, sosyal sorumluluk projeleri, sponsorluklar geliyor. Tarife rekabeti, tüketiciye ikinci, hatta üçüncü hattı aldıracak boyuta ulaştı. Operatörler şebeke içi görüşmelerde öyle avantajlar sağlıyor ki, insanlar sevdikleriyle düşük bedelle daha uzun süre görüşmek için diğer operatörlerin de müşterisi oluyor. Sürekli SIM kart değiştirmek zorunda kalmamak için birden fazla hattı aynı telefonda kullanmayı sağlayan aparatlar üretildi...

Elbette kıyasıya rekabetin bu sonucu, tüketici açısından pek pratik değil. Kim birden fazla telefon faturasıyla uğraşmak, sürekli yenilenen tarifeleri takip etmek, kimi hangi hattan arayacağını ezberlemek ister ki? Birden fazla cep telefonu satın alabilecek durumdaysanız bunları taşımanın, değilseniz de sürekli SIM kartı değiştirmenin rahatsızlığı, ya da bahsettiğim aparatı kullanmak için telefonunuzun garantisini gözden çıkarma sıkıntısı da cabası...

Bu durum dışarıdan pek öyle görünmese de, operatörler açısından da o kadar cazip değil. Bir diğer yazımda değineceğim “Abone başına gerekli yatırım” burada anahtar terim olarak öne çıkıyor. Operatörler hem kaynaklarını her aboneye verimli paylaştırmak, hem de “tümü hatlarını aynı anda kullanmaya başlayacakmışcasına” kaliteli servis düzeyini tutturmak zorunda. Ancak askerdeki kuzeni hesaplıca aramak, eski eşin hatırını “ortak tarifeden” sormak için alınan ve altı ayda bir kullanılan hatlar, operatörün gelirini arttırmaktan çok, müşteri veritabanını şişirmeye yol açıyor. Özellikle cep telefonu abonelerinin çoğunluğunu oluşturan ön ödemeli hatlar, operatörün altyapısında yalnızca bir alan işgal etmeye eğilimli onbinlerce “konuşmayan müşteri” anlamına geliyor.

Peki çözüm ne? Daha iyisini bulduğumuzda değiştirebildiğimiz her hizmet gibi, operatörümüzü de kolayca terk edebilmek. Daha doğrusu, bunun önündeki yegane engel olan telefon numarası değişikliğine mahal vermeden, operatör değişikliğini gerçekleştirebilmek. Bu uygulama, operatörün 0532, 0542, 0555 gibi markasıyla özdeşleşen “prefix”lerinin karakteristik bir özellik olmaktan çıkması sonucunu getirecek. Bir Telsim (Vodafone) abonesinin telefon numarasının 0532 ile, ya da bir Avea abonesinin numarasının 0542 ile başlaması mümkün olacak. Telekomünikasyon Kurumu’nun gündemindeki “Numara taşınabilirliği”nin anlamı bu. Bu sistemin ideal uygulamasında yalnızca telefon numarasının korunması değil, istenirse her ay farklı bir operatörden hizmet alacak şekilde birinden diğerine geçişin kolaylaştırılması sözkonusu. Elbette bu operasyonel anlamda operatörlere büyük yük getiriyor. Herşeyden önce, birbirleriyle ilişkileri, tarife rekabetinin ötesine geçmek durumunda. Uygulanacak yönteme göre, operatörler arasında arabağlantı ücreti paylaşımı, yapılması gereken yeni yatırımlar, değiştirilmesi gereken yazılımlar ve süreçler, numaranın sorgulanması sırasında sistem üzerindeki yükün artması, sesli görüşme dışındaki servislerin durumu gibi onlarca başlıkta yapılması gereken yüzlerce planlama çalışması var. Aynı operatörden bir aboneyi aradığını sanan bir tüketicinin, bir diğer operatörün tarifesi üzerinden ücretlendirilmesini önlemek için bir geribildirim yöntemi geliştirilmesi gerekiyor.

Telekomünikasyon Kurumu bu süreci yönetirken işin teknik, maddi ve idari boyutunu göze almak, ve birbiriyle ticari rekabet halindeki üç firmayla ve sabit numara operatörü Türk Telekom’la masaya oturarak pek çok konuda olur’larını almak durumunda.

Abone sayısı itibariyle etkin pazar gücüne sahip Turkcell, abone kaybına yol açacak olması nedeniyle doğal olarak numara taşınabilirliğine sıcak bakmıyor. Ancak açıkça tüketicinin lehine ve serbest rekabetin güzel bir kazanımı olan bu evrensel uygulama, bu firma açısından da karşısında durulabilir görünmüyor.

2004 yılında çalışmalara başlayan Telekomünikasyon Kurumu, 2005’te operatörlerden aldığı görüşlerle numara taşınabilirliğinin uygulama yöntemini olgunlaştırma çalışmalarını sürdürdü. Regülasyon anlamında bu çalışmanın 2006 yılının sonunda tamamlanacağı söylenirken, operatörlerin hala atması gereken adımlar bulunuyor.

Benimsenen üç muhtemel yöntem şöyle:

• Operatörlerin bir araya gelerek ortak veri merkezinin kurulması,
• Ortak veri merkezi çalışmasının bir özel şirket tarafından üstlenilmesi,
• Veri merkezinin Telekomünikasyon Kurumu tarafından işletilmesi.

Operatörlerin konuya aynı perspektiften bakmadığı gerçeği, ilk iki seçeneğin uygulanma ihtimalini zayıflatıyor. Yöntemi Telekomünikasyon Kurumu’nun ilgili kurulu belirleyecek. Bir sonraki adım, teknik altyapı ihalesinin açılması. Kurulun bu konudaki kararını birkaç hafta içinde vermesi bekleniyor. Sonraki süreç, yönetmeliğin Resmi Gazete’de yayımlanması ile başlayacak.

“Numaramı alır giderim” tehdidi, operatörlerin fiyat avantajı ve müşteri memnuniyeti çıtalarını yükseltme zorunluluğunu getirecek. Rekabet kızıştıkça operatörlerin şebeke içi kullanımı özendirip, şebeke dışına doğru yapılan çağrıları uygulanan tarifeyle “cezalandırması” çok daha ileri boyuta taşınabilir. Ancak her durumda kontrol, bir pranga gibi ayağına vurulan telefon numarası angajmanından kurtulan tüketicinin elinde olacak!

Bu yazı Forbes Türkiye için yazılmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tele.com.tr Blog'unda yeni yayın politikamızın ilk ürünü

Türk Telekom özelleştirilmeli

İlk kişisel "denizaltım"