Kayıtlar

Aralık 16, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Daha iyisini yapmadıkça bir şeyi eleştirmek yasaklansa

Başlıktaki makul bir talep gibi görünmüyor, değil mi? Herkes her şeyi eleştirme hakkına sahiptir çünkü... Evet öyledir, ama çok büyük bir şanssızlık eseri bizim insanımızda şu dört olumsuzluk bir arada toplanmış: 1- Hepimiz her konuda bilgi ve görüş sahibiyiz, 2- Kendimizi başkasının yerine koymayı başaramıyoruz, 3- Makul olmak önceliklerimiz arasında değil, 4- Eleştiriden tek anladığımız, yermek... Yapıcı eleştiri yapamıyoruz. Hemen şu notu düşmeliyim, eleştiriye karşı değilim... Ama bir şeyler üretme niyeti taşıyan insanlar adına bir sıkıntım var ve en azından bunu dile getirme hakkım olduğunu düşünüyorum. Benim enerji emici olarak adlandırdığım üretmeyen insanların sayısı, üretenlerinkine göre ezici bir çoğunluk arz ediyor. Ve Facebook arkadaşlarımdan bile görülebileceği üzere, benim çevremdeki insanların çoğu üretenlerden oluşuyor. Enerji emicilerden hem özel hayatımda, hem de iş hayatımda uzak durmaya çalışıyorum. Enerji emiciler, iş yapacak enerjiye sahip olmadıklarından olsa ger

"İnsan faktörü"

Büyük bir hizmet sektörü firmasının yöneticisi olsam, kalite kontrolü için mutlaka "secret shopper"ları kullanırdım. Gıdadan turizme, perakendeden sağlığa kadar her alanda, müşteriyle muhatap olan piramidin en altındaki personeliniz kadar kalitelisiniz. Burger King'lerde yalnızca kasiyerlerin görebileceği şekilde "dikkat, gizli müşteri olabilir!" uyarısı var. Bu gizli müşteriler, firma tarafından kiralanan, sözde bir alışveriş seansı sırasında firma çalışanlarının kalite politikasına uyup uymadığını denetleyen kişiler. Kalite sistemindeki hataları fark edip düzeltmenin en iyi yolu bu bence. Ben de bir "secret shopper" sertifikası alıp gizli müşteri olarak bir görevi tamamlamıştım, mağaza benim testimden geçer not almıştı. :)

Erkekler öpüşmesin, tokalaşsın!

Konuya "hem erkek egemen bir toplum olarak homoseksüelliği sapkınlıkla eşdeğer görüyoruz, hem de..." diye girmeyeceğim. Mesajım net: "Erkekler öpüşmesiiiin! Tokalaşsınlar!" Hiç güzel bir görüntü olmadığı gibi, bugüne kadarki deneyimlerimin hepsinde kendimi hiç iyi hissetmediğimi söyleyebilirim. (Evet öyle, üzgünüm çocuklar) Tokalaşmak hem daha medeni, hem karşınızdaki kişi hakkında bir izlenim almak için daha fazla veri sunuyor. Elinizi sıkı mı tuttu, gevşek mi... Sizden önce bırakmaya çalıştı mı, dengeyi gözetti mi... Bunlar önemli şeyler Bazen öpüşme girişimlerini karşılıksız bırakmak istiyorum, ama karşı tarafın yaşadığı bocalamayı görünce kendimi kötü hissediyorum. Karşı taraf da muhtemelen sırf öpme talebine yanıt vermediğim için beni "burnu havada" buluyordur. Bu notla birlikte, tüm networkümün bu konudaki yaklaşımımı öğrendiğini varsayıyor, ve bugün itibariyle bana öpücükle gelecek erkeklerin dudağını havada bırakacağımı dünya aleme ilan ediyorum.

Burger King ve Starbucks'a kanmayın!

Burger King'de "hamburgerinize peynir ister misiniz?", Starbucks'ta "kahvenize çikolata veya karamel sos ister misiniz?" sorularına evet demenin bir bedeli olduğunu çoğumuz biliriz. Ama Starbucks'ta dört bardak boyu olduğunu, bunlardan en küçüğünün "small" ya da "küçük" istediğinizde verilen "tall" boy değil, yalnızca "short" istediğinizde gelen bardak olduğunu biliyor muydunuz? Starbucks bunu bilmeyenler sayesinde cirosunu yaklaşık %20 arttırıyor olsa gerek. Yine Burger King (Tab Gıda) "büyük seçim" istediğinizde en büyük boy olan "dublex seçim"i vermeyi bir şirket politikası haline getirmiş durumda. İkisi arasındaki fark 50 Ykr, ve istemediği halde neredeyse bir litrelik kola ile kocaman bir patates tüketmek zorunda kalanlardan yılda milyon dolar mertebesinde ekstra kazanç elde ediyorlar. Amerikalılar gibi saf (ve aynı sebeple obez) olmayalım, uyanalım, uyandıralım.

Bloglara ciddi bir alternatif: Facebook notları

Kaç Facebook arkadaşınız var? 100'ün üstündeyse bu yazıyı okuyun... Söyleyecek şeyi olan pek çok kişi blog yazıyor. Ancak yazılan blog sayısı blog okuru sayısından neredeyse daha fazla olunca, yazılanların değeri azalıyor, gerçekten değerli bloglara ulaşmak zorlaşıyor. Bir blog'u düzenli olarak takip etmek ciddi bir ilgi ve enerji gerektiriyor. Oysa Facebook notları öyle değil... Yazıp gönderiyorsunuz, ilk paragrafı yeterince ilginçse, listenizdeki herkese okutmanız işten bile değil... Blog'unuza bir gelen bir daha gelmeyebilir. Ama insanlar Facebook'a zaten geliyor, ve hiç akıllarında yokken onlara bu notu okutmanız mümkün. Yalnızca reklam ve üye bilgileri konusunda değil, bu tür bir paylaşımda da sahip olduğu değer eşsiz Facebook'un... Pek çok insan bunu keşfetti ve blog'larındaki her metni Facebook'a aktarmaya başladı bile...