Kayıtlar

Haziran 5, 2005 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MİT talimatına gerek yok, Türk Telekom memuru istediğini dinleyebilir.

Türk Telekom'un hâlâ beni şaşırtabildiğini yazalı 24 saat geçmedi. Bugünkü hikâye gerçekten şok edici. Vatan Gazetesi'nin ortaya çıkardığı ülke çapındaki iletişim bilgilerinin kaydedilmesi skandalı gündeme damga vurmuştu. Oysa MİT'e kadar gitmeye gerek yok... Bağlı bulunduğunuz santraldeki Türk Telekom çalışanları bu konuda yeterince yetkin. Eşim az önce bir arkadaşıyla telefonda konuşuyordu. Birden bir kahkaha koparıp telefonu kapattı. Ne olduğunu sordum. Konuşurken araya bir erkek sesi girip "Pardon hanımefendi, araya giremedim, arızalı olan telefonunuz bu muydu?" diye sormuş. Eşimin arkadaşının evinde iki telefon hattı var ve biri için arıza kaydı vermiş. Kendisine ulaşılabilecek telefon numarası olarak da, eşimle konuştuğu numarayı kaydetmiş. Türk Telekom çalışanı bu hatta girerek (ne kadar süre dinledi bilmiyoruz) diyaloğun bitmediğini görünce araya girmek "zorunda kalmış". İşte size iletişim özgürlüğünüzün olup olmamasının kimin inisiyatifinde ol

Türk Telekom'un rastgele hizmet anlayışı

Türk Telekom'un uygulamaları "hâlâ" beni şaşırtabiliyor. ADSL hattımızın hızını 1 MBit'ten 2 MBit'e çıkarmak için ADSL çağrı merkezi numarası olan 444 0 375'i aradım. Türk Telekom çağrı merkezi numarası olan 444 1 444'ü aramam gerektiği söylendi. Bu numarada karşıma çıkan operatöre hız arttırımı için ne yapmam gerektiğini sordum. Bu tür başvuruların genelde dilekçe ile "ilgili birime arz edilerek" yapıldığını bildiğim için hazırlıklıydım. Ama başvuruyu İnternet üzerinden de yapabileceğimi öğrenerek sevindim. Bunun üzerine Türk Telekom web sitesinde ilgili başvuru formunu doldurup beklemeye başladım. İki gün sonra herhangi bir haber çıkmayınca 444 1 444'ü arayarak durumu sormaya karar verdim. Bu kez tersini yaparak 444 1 375'i aramam gerektiğini söylediler. Karşıma çıkan operatör başvurunun durumunu öğrenebilmem için şirket bilgilerini istedi. Şirket unvanı, vergi dairesi ve numarasını verdim, ancak ticaret sicil numarasını bilmediğim için

Köpek mevzuatı ve bir fıkra

Resim
Kamu, özelleştirme yanlılarına argüman sağlamak konusunda oldukça cömert davranıyor. Toplumsal kaynakların verimsiz kullanımı, maalesef kamunun karakteristik özelliği haline gelmiş durumda. Öyle ki, "arpalık" sözcüğü kanıksanan bir terim halini aldı. Kurumların birer birer verimli olmasının, kapitalizmin verimsizliğini gölgelememesi gerektiğini savunan sosyalistlerin işini zorlaştıran bir durum bu... Resimdeki yazışmanın anlamsızlığı ise ideolojiden bağımsız olarak kabul görür diye umuyorum. Metni büyütmek için üzerine tıklayın. Bu konuyla ilgili bir fıkra (olduğunu umduğum bir metin) de Murat Büke'den: Meclis Genel Kurul Salonu'nun giriş kapısının tamiri gerekiyormuş. Konuyla ilgili bürokrat, iki ayrı firmadan marangoz davet ederek kapıyı göstermiş ve fiyat istemiş. Birinci marangoz: "500 milyon liraya olur bu iş" demiş. "200 milyon malzeme, 200 milyon isçilik, 100 milyon da kâr. Bürokrat ikinci marangoza dönmüş. "Siz aynı tamiri kaça yaparsınız?&

Teknolojik mutluluk

Resim
Teknolojik gelişmeler üzerine çok net bir görüşüm var; insanlar kullandıkları teknolojiyi gerçek hayatlarına faydalı bir şekilde taşıyamıyorlarsa bunun gerçek bir gelişme olmadığı fikrindeyim. Örneğin günümüzde yeni çıkan birçok cep telefonu çok fazla olanak sağlıyor kullanıcılara. Yeni nesil bu telefonlarda bulunan bluetooth sayesinde iki cihaz arasında iletişim kurmak mümkün. Ya da farklı bir cihazla bağlantıya geçip o cihazi internete bağlamak, mail senkronizasyonu yapmak da mümkün. Ancak düşünüldüğünde bu teknolojiyi faydalı bir şekilde kaçımız kullanıyoruz? Kaçımız satın alırken fiyat arttıran bu özellikleri daha sonra kullanıp faydalı birşeyler üretiyoruz. Bence bu oran oldukça düşük seviyelerde. Çok kişi bluetooth bağlantılarını açıp iki telefonun bir şekilde birbirlerini görmesinden mutlu oluyorlar ancak bu tamamen kısır bir kullanım halini alıyor. Teknolojinin gerçek anlamda insanı mutlu ettiğine şahit olduğum iki örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir tanesi kendimin bir di

Neyi arayıp bize ulaşıyorlar?

Tele.com.tr web sitesinin ziyaretçi istatistiklerini takip ederken bazı ilginç anahtar kelimeler gözüme takıldı... İnsanlar şu sözcükleri arayıp, gelen sonuçlar arasından Tele.com.tr'yi tıklamayı seçmiş: türk telekomda çalışanların durumu 2005 , türk telekomdan ADSL nasıl alınır , adsl internet hattı kopuyor bağlanıyor , 01.04.2005 Tarihli Resmi Gazete oku com tr , turk telekomun sahibi koc sirketi mi , adsl 3 gb kaç saat , adsl download hizi neden yavaş

Blog'ların geleceği nedir?

Resim
Geçtiğimiz hafta Marketing Türkiye Dergisi'ne verdiğim röportajda Blog'ların geleceği ile ilgili bir soruda epey bocaladım. İnternet yayıncılığının gazeteleri nasıl etkileyeceği ile ilgili olumsuz öngörülerin nasıl boşa çıktığından bahsettim. Blog'ların, İnternet yayıncılığının teknik donanımına sahip olmasa bile bir web sayfasındaki formları doldurabilen herkesin bir "bilgi kaynağı" olma iddiasıyla ortaya çıkması "tehlikesi"ni ortaya çıkardığını söyledim. Bunun engellenmesi gereken bir süreç olduğunu asla düşünmüyorum. Ama okurların İnternet'in doğası gereği zaten ihtiyaç duyulan "doğru ile yanlış bilgiyi ayırt edebilme" yetisinin çok daha gelişmesi gerekeceğini düşünüyorum. Röportajı derginin Blog'ları kapak konusu yapacak olan 15 Haziran'da yayınlanacak sayısında okuyabilirsiniz.

Yaptığımız işin zorluğu...

Herkese göre reklamcılık kolay bir iş gibi görünse de aslında öyle değildir. Bir firmayı dergiye dahil edebilmek için yaklaşık olarak 3 hafta uğraşıyorsunuz. İlk telefon açtığınızda işin tanışma faslı geçiyor kendinizi ve derginizi tanıtıyorsunuz. Daha sonra firma yetkilisi “tamam hanımefendi bu konuyu değerlendirmeye alacağız” diyor. Daha sonraki bir çok görüşmede aynen şu cevabı alıyorsunuz: (bu görüşme sayısı da yaklaşık olarak 10-15 defa oluyor) "Genel müdürümüzden yanıt bekliyoruz"... Bu yanıttan sonra biz bir daha arıyoruz ve firma yetkilisi bıkkın bir şekilde “hanımefendi genel müdürümden yanıt bekliyorum, derginize reklam vermek istersek sizinle irtibata geçeriz merak etmeyin” diyor. Sonra da bıkkın bir bekleme zamanı geçiriyorsunuz. Derginizin çıkmasına 10 gün kala tekrar arıyorsunuz, bu sefer de “ben daha yanıt alamadım sanırım diğer sayınıza kalacağız” diyor. Siz de doğal olarak hayal kırıklığı yaşıyorsunuz. Burada sorun reklam verip vermemeniz değil buradaki sorun