Bir basın organı, şirket blog'una neden gerek duyar?
Uluslararası pek çok firmanın bir "halkla ilişkiler aracı" olarak başvurduğu şirket bloglarının Türkçe içerikli olanına (Futbolcularımızın resmi sitelerinde lig ve takımları ile ilgili yaptıkları yorumları saymazsak) henüz rastlamadım...
Businessweek'in son sayısına konu olan bloglar tüketici ile firma yöneticilerinin ya da çalışanlarının kısmen informal bir bağ kurmasını sağlıyor ve bence bu çok başarılı bir iletişim yöntemi. Kuşkusuz Google'ın Blogger'ı satın alması, el attıkları her işe olduğu gibi bu alana da önemli bir değer kattı ve kendi bloglarında adeta bu işin nasıl yapılması gerektiğini öğretiyorlar.
Bir yayın organı olarak neden bu tür bir araca ihtiyaç duyduğumuz sorusu akla gelebilir... Yanıtı, ilk paragrafta telaffuz ettiğim "informal" sözcüğünde gizli. Bir dergi olarak pek çok telekomünikasyon şirketi, derneği ve sektör temsilcileri ile farklı düzey ve kapsamda ilişkilerimiz var. Reklamveren olarak bu firmalar müşterimiz konumunda. Aynı zamanda bir sektör yayını olarak kendi değerlendirme kriterlerimize göre onları zaman zaman övüyor ya da eleştiriyoruz...
Burada "kendi kriterlerimize göre" ifadesine bir vurgu yapmak istiyorum. Çünkü sıklıkla dile getirilen, "objektivite" kavramının kerameti kendinden menkul bir olumluluğu çağrıştırmasını doğru bulmuyorum. Bence "herkes kendince objektif..." Bu yüzden öne çıkarılması gereken niteliğin "tutarlılık" olduğu kanaatindeyim.
İşte hem ticari ilişkimiz olan, hem de zaman zaman gazeteciliğin doğası gereği "aramızın bozulabildiği" firmalarla ilgili görüşlerimizi, sektöre ilişkin değerlendirmelerimizi, ya da ofisimizde yaşanan eğlenceli bir olayı paylaşmak için ihtiyaç duyduğumuz rahatlığı, tele.com.tr blog'u bize sağlayacak. Bu sayfalarda editör yardımcısından genel koordinatörümüze, reklam sorumlumuzdan muhasebecimize, ofisboyumuza kadar tüm çalışanlarımızın blog'larına yer vereceğiz.
1- İnternet kullanmak, 2- sektörle ilişkisi olsun ya da olmasın web sitemizin adresini bilmek (ya da bir arama sırasında bize ulaşmak), 3-blog'un başlığını ilginç bulmak ve 4-sonuna kadar okumak için vakit ayırmak gibi eleyici pek çok maddeden sonra epey kısıtlı bir kitleye hitap ediyor olacağımızdan kuşkum yok, ama zaten bu eleme doğal bir süreç, ve şu aşamada daha büyük bir beklentimiz bulunmuyor. Yine de okur sayımızı merakla takip ediyor olacağız.
* (Blog'lara aşina olmayanlar için Mehmet Doğan'ın şirket bloglarıyla ilgili güzel yazısını tavsiye edebilirim. Doğan'ın okurlarından Eylül Ataklı'nın yorumuna katıldığımı da belirtmeliyim.)
** "Ne kadar informal, o kadar iyi" düşüncesiyle kişisel fotoğraf albümümün bulunduğu adresi de sizinle paylaşmak istedim.
Ekim Nazım Kaya (Genel Yayın Yönetmeni)
Businessweek'in son sayısına konu olan bloglar tüketici ile firma yöneticilerinin ya da çalışanlarının kısmen informal bir bağ kurmasını sağlıyor ve bence bu çok başarılı bir iletişim yöntemi. Kuşkusuz Google'ın Blogger'ı satın alması, el attıkları her işe olduğu gibi bu alana da önemli bir değer kattı ve kendi bloglarında adeta bu işin nasıl yapılması gerektiğini öğretiyorlar.
Bir yayın organı olarak neden bu tür bir araca ihtiyaç duyduğumuz sorusu akla gelebilir... Yanıtı, ilk paragrafta telaffuz ettiğim "informal" sözcüğünde gizli. Bir dergi olarak pek çok telekomünikasyon şirketi, derneği ve sektör temsilcileri ile farklı düzey ve kapsamda ilişkilerimiz var. Reklamveren olarak bu firmalar müşterimiz konumunda. Aynı zamanda bir sektör yayını olarak kendi değerlendirme kriterlerimize göre onları zaman zaman övüyor ya da eleştiriyoruz...
Burada "kendi kriterlerimize göre" ifadesine bir vurgu yapmak istiyorum. Çünkü sıklıkla dile getirilen, "objektivite" kavramının kerameti kendinden menkul bir olumluluğu çağrıştırmasını doğru bulmuyorum. Bence "herkes kendince objektif..." Bu yüzden öne çıkarılması gereken niteliğin "tutarlılık" olduğu kanaatindeyim.
İşte hem ticari ilişkimiz olan, hem de zaman zaman gazeteciliğin doğası gereği "aramızın bozulabildiği" firmalarla ilgili görüşlerimizi, sektöre ilişkin değerlendirmelerimizi, ya da ofisimizde yaşanan eğlenceli bir olayı paylaşmak için ihtiyaç duyduğumuz rahatlığı, tele.com.tr blog'u bize sağlayacak. Bu sayfalarda editör yardımcısından genel koordinatörümüze, reklam sorumlumuzdan muhasebecimize, ofisboyumuza kadar tüm çalışanlarımızın blog'larına yer vereceğiz.
1- İnternet kullanmak, 2- sektörle ilişkisi olsun ya da olmasın web sitemizin adresini bilmek (ya da bir arama sırasında bize ulaşmak), 3-blog'un başlığını ilginç bulmak ve 4-sonuna kadar okumak için vakit ayırmak gibi eleyici pek çok maddeden sonra epey kısıtlı bir kitleye hitap ediyor olacağımızdan kuşkum yok, ama zaten bu eleme doğal bir süreç, ve şu aşamada daha büyük bir beklentimiz bulunmuyor. Yine de okur sayımızı merakla takip ediyor olacağız.
* (Blog'lara aşina olmayanlar için Mehmet Doğan'ın şirket bloglarıyla ilgili güzel yazısını tavsiye edebilirim. Doğan'ın okurlarından Eylül Ataklı'nın yorumuna katıldığımı da belirtmeliyim.)
** "Ne kadar informal, o kadar iyi" düşüncesiyle kişisel fotoğraf albümümün bulunduğu adresi de sizinle paylaşmak istedim.
Ekim Nazım Kaya (Genel Yayın Yönetmeni)
Yorumlar
Bloglar her gecen gun sirketler icin onemli bir yere sahip oluyor. Bunun en son kaniti ise Business Week gibi buyuk bir derginin "Blog" konusunu kapak yapmasi.
http://www.businessweek.com/magazine/content/05_18/b3931001_mz001.htm
Blog teknolojisi ve kültürü hakkında ne kadar konu varsa işleyip, öğreten, şirketlere yol gösteren bir dergi olmanız dileği ile....
Aslı Arbel