Kablosuz Yaşam

Günümüzde bilgi sistemleri ve telekomünikasyon sektörünün inanılmaz yükselişiyle birlikte insanların iş ve özel hayatlarında daha mobil olmalarını sağlayan çok ileri teknolojiler üretilmeye başlandı. Bu sayede insanlar artık kablolardan kurtuluyor. Aslında insanların doğasında olan özgürlük ve bağımsızlık ihtiyacını karşılayan bu gelişimlere şaşırmamak gerekir.
Graham Bell telefonu icat ettiğinde asistanı Watson'a söylediği "Mr Watson, come here I want you" (Bay Watson, buraya gelin sizi istiyorum) sözleri bakır tellerden geçen ilk insan sesi idi. Belki o zamanlarda ne Bell ne de bir başkası bu icadın bu kadar evrileceğini ve günümüzdeki halini alacağını öngörmemişti.

Bu buluştan sonra çok şeyler değişti. Bakır kablolar üzerinden sadece ses değil veri de aktarılabileceği anlaşıldı. Bu sayede internet ortaya çıktı ve artık hiçbirşey eskisi gibi olmamaya başladı. Bilgisayarların birbirlerine bağlanma fikri müthişti. İnsanların dünya üzerinde herhangi biryer ile telefon ile görüşmesi inanılmaz kolay bir hale geldi. Internet sayesinde çeşitli hizmetler verilmeye haberleşilmeye başlandı. Ancak bunların hepsi için ortak birşey gerekiyordu; KABLO. Biriyle telefon ile konuştuğunuzda ya da başka bir bilgisayar ile haberleşerek birşeyler yapmak istediğinizde alt seviyelerde hep kablo vardı, ve bu bir süre sonra içinden çıkılması zor bir hal aldı ve kullanıcıların bir yerlere kablo ile bağlanmış olma zorunluluğunu getirdi.

Ancak günümüzde artık bu engeller de aşılmış durumda. İlk önce bir kablo ile telefon santrallerine bağlı bir ünitesi olan telsiztelefonlar çıktı. Bu ünite ile radyo sinyalleri ile haberleşen el cihazları sayesinde mobilite kazanarak yattığımız yerden ya da belirli bir alan içerisinde dolaşarak telefon görüşmesi yapma imkanı kazandık. Ama tabii ki bu da yetmedi bize. Her an iletişmek istedik ve bu istek nedeniyle her zaman iletişim kurma imkanı sağlayan cep telefonları ve GSM teknolojisi çıktı ortaya. Artık herkesin bir (hatta benim gibilerin iki :) cep telefonu vardı ve her an her yerden ulaşılabiliyor, ulaşabiliyorduk. Bu noktada da baz istasyonlarının çok geniş alanları kapsamaması nedeniyle kısa bir bocalama dönemi geçirdik. Bunu da uydu telefonları ile ve kapsama alanlarını genişleterek aştık. Artık telefon iletişiminde tamamen özgürdük. Sıra Internet'e kablosuz olarak ulaşmaya gelmişti. Başlarda bunu cep telefonlarımız kullanarak WAP/GPRS sayesinde başardık. Daha sonra ağ teknolojilerinde devrim yaratan 802.11 standartları girdi devreye ve artık yerel ancak kablosuz ağlar görülmeye başladı. Başlarda güvenlik açıklarının olması sebebiyle pek sıcak bakılmayan teknoloji günümüzde inanılmaz bir biçimde yayılmaya ve üzerinde yeni hizmetler geliştirme olanağı sunuyor.

Aslında şu anda dünyada kablosuz iletişim konusunda büyük bi karmaşa var. Burada karmaşayı olumsuz değil aksine çok değerli bir kelime olarak kullanıyorum. Artık kablosuz olarak istediğimiz hizmete ulaşabilmek için çok fazla seçeneğimiz mevcut. GPRS ile internete erişip oradan sinema bileti alabiliriz. Gittiğimiz fast-food retorandan SmartPhone'larımız ile Wi-Fi erişim noktalarına ulaşıp şirketimize bağlanarak epostalarımızı alabiliriz. Dizüstü bilgisayarımız ile toplantıya gittiğimiz şirketin yerel kablosuz ağına bağlanıp iş geliştirebiliriz. Cep telefonlarımız ya da cep bilgisayarlarımız ile kablosuz ağlara bağlanıp VoIP görüşmeleri yapabiliriz. Kısaca kablonun iletişim altyapısında kullanıcı tarafında ortadan kalkması ile neredeyse heryerden herşeyi yapabiliriz.

Veri ve ses iletişimi için artık kablolardan kurtuluyoruz, iletim için kablonun yerini alan yeni ortam hava! Peki sırada bu ortamdan iletilebilecek ne var? Kişisel görüşüm enerjinin taşınmasının da kablodan kurtulması sayesinde tarihin tekrar yazılacağı. Ne kadar olası olduğunu bilmiyorum ancak insanlar hayal ettikleri kadar gelişim gösterebileceklerini çok iyi biliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tele.com.tr Blog'unda yeni yayın politikamızın ilk ürünü

Türk Telekom özelleştirilmeli

İlk kişisel "denizaltım"