İlk kişisel "denizaltım"

Akıllıca tasarlanmış herhangi bir ürünü bana satmak çok kolay... Bu ürünün hayatımdaki herhangi bir "boşluğu" doldurma özelliğine sahip olması gerekmiyor. Beni heyecanlandırması yeterli. Balayında eşimle bir alışveriş merkezini dolaşırken pervaneli bir alet gördüm. Bu konuda algılarım o kadar açık ki, ne işe yaradığını anlamam bir saniye bile almadı. Bu tür şeyler arada bir oluyor ve "Evet işte bu! Bu mutlaka üretilmeliydi!" deyip daha önce üzerinde hiç düşünmediğim bir ürünün somut halini karşımda görünce çok heyecanlanıyorum. Genellikle de bu süreç onu satın almamla sonuçlanıyor.

Aletin adı Seadoo. Yaptığı işe göre oldukça yüksek bir fiyatı vardı. Ama haksız bulmuyorum, çünkü zaten bir ihtiyaç değil, eğlencesine düşkün birinin alabileceği lüks sayılabilecek bir ürün bu. O gün eşimi bunu satın almak konusunda ikna edemedim. (Balayında, yani sözümü en çok dinletebileceğim dönemde!)

Eşim Seadoo'nun "çok gereksiz" olduğunu dile getiriyordu. Ben ise bunun zaten bir gereklilik nedeniyle değil, eğlenceli olduğu için üretildiğine, benim satın alma amacımın da bu olduğuna vurgu yapıyordum. Pahalı olduğu için ne kadar ısrar edersem edeyim, kestirip atması çok kolay oldu ve almadan eve döndük. Yıllar boyunca "bana bir denizaltı aldırmadın" diyerek bu durumu ona hatırlattım.

Geçtiğimiz yazın sonunda Seadoo'yu (ama düşük bir modelini) İnternet'te daha önce gördüğüm fiyatın yarısının da altında bulunca, eşimin onayını bile beklemeden siparişi verdim. Paket geldiğinde havalar soğumuş olduğu için bir kenara koyup, bir yıl boyunca ilk kez kullanacağım günü iple çekmek durumunda kaldım.

Sonunda geçtiğimiz haftasonu ilk denememi yaptım. Biraz yavaş olmakla birlikte (pahalı olan model daha hızlıymış) çok güzel bir deneyimdi. Seadoo'yu ister havuzun ya da denizin dibine yönelterek dalabiliyor, isterseniz suyun üstünde gidebiliyorsunuz. Motoru çok güçlü olduğu için iki kişiyi bile rahatlıkla çekebiliyor. Suyun altında çıkardığı "trrrr" sesi çevredeki insanlar tarafından merakla karşılandı. Ortam bir havuz olduğu için benden uzakta yüzen insanlar bile suya daldıklarında bu sesi duyuyorlardı. "Havuzda tadilat var herhalde, değişik bir ses geliyor" diyenleri ve sesin kaynağını tahmin etmeye çalışan çocukların "Bak şimdi durdu! Aaa yine başladı!" bağırışmalarını duyuyordum.

Sonunda çocuklardan biri elimdekini fark etti ve "Bakın şu adamın elinde pervane var onunla yüzüyor! Gelin gelin!" diye arkadaşlarıyla birlikte peşime takıldı. Havuzun yanındaki kafe'de çalışan garsonun "Bu ne abi?" sorusuna ne yanıt vereceğimi bilemediğimden, ve "denizaltı" demek de muhtemelen züppelik olarak karşılanacağından, komik bir yanıtla "Beni çekiyor işte" diyebildim.

Amerikan hayatına gittikçe daha fazla uyum sağlamamızın bir sonucu olarak, Seadoo'yu yakında tüm havuzlarda göreceğimizi düşünüyorum. Karaköy'de bir mağazada satıldığını gördüm bile! Kalori harcamadan yüzmek kaç kişiye cazip gelir bilmiyorum ama, henüz kilo sorunum olmadığı için yaz boyunca tadını çıkarmaya çalışacağım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tele.com.tr Blog'unda yeni yayın politikamızın ilk ürünü

Türk Telekom özelleştirilmeli