Piyasa ne zaman açılacak?

"Yaprak kımıldamıyor", "piyasada para yok", "kimse elini cebine atmıyor", "işler çok durgun"... Bugünlerde en sık duyulan yakınmalardan birkaçı. Ekonominin çarkları her sektörde birbirine çok sıkı bağlı olduğu için, "daha fazla artı değer üretenler hala iyi kazanıyor" bile diyemediğimiz bir süreçten geçiyoruz. Nakit akışının durması bir taraftan, zorlu rekabet koşulları diğer taraftan, Türkiye'de iş yapmayı çok zorlaştırıyor.

Bu durumun telekomünikasyon sektörüne yansıması kaçınılmaz. Ofisimize gelen "... Telekom temsilcisiyim, sizi 170 YTL'ye sınırsız konuşturuyoruz" diyen takım elbiseli genç, muhtemelen gün boyu çoğunlukla "Telefon görüşmelerimiz yok denecek kadar azaldı, sınırsız görüşme paketine hiç ihtiyacımız yok" yanıtı alıyordur. Bırakın yeni servislere abone olmayı, artık pek çoğumuz kullanmak durumunda olduğumuz hizmetlere ayırdığımız bedelden kurtulmaya çalışıyoruz. Bir tanıdığım, sık sık kesildiği halde, aylardır komşusunun şifrelenmemiş kablosuz ağından faydalanmaya çalışıyor. Onbinlerce insanımız, cep telefonlarını "ücretsiz" kullanmanın yolunu, mors alfabesine benzer bir sistemle, "çağrı bırakarak" bulmuş durumda. Telefonu bir kez çaldırmak "geldim", iki kez çaldırmak "evet", üç kez çaldırmak "hayır" anlamına geliyor. Farklı operatörlerin en avantajlı tarifelerinden faydalanmak isteyenler, tek telefonla üç sim kart kullanmaya çalışmanın zorluklarına katlanıyor. Türk Telekom'un borçlu abonelerine uyguladığı "tatlıya bağlayalım" kampanyasının başarısı da bu durumun göstergelerinden biri. Cep telefonları artık vade farksız 18 ay taksitle alınıyor. Neredeyse cep telefonun ortalama ömrüne yakın bir süre!

Bu hiç bitmeyen krizin aşılması için sanırım cumhurbaşkanlığı seçiminin gerçekleşmesi yetmeyecek, kriz halinin tüketim alışkanlıklarımızda yaptığı değişikliklerin ortadan kalkması gerekecek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tele.com.tr Blog'unda yeni yayın politikamızın ilk ürünü

Türk Telekom özelleştirilmeli

İlk kişisel "denizaltım"